Genel

Eyüpsultan’da ilginç şeyler oluyor!!!

18 Aralık 2018

BURASI EYÜP SULTAN , BAŞKA İLÇELERE BENZEMEZ !!

Pek çok kişi övülmek, ilgi çekmek, insanların beğenisini ve saygısını kazanmak için makam sahibi olmayı ister. Bu isteklerini elde edebilmek için çok büyük bir hırsla çalışır, hatta tüm hayatlarını bu amaç için harcarlar.

Hırs, birçok insan tarafından güzel bir kişilik özelliği gibi algılanır ve övülür. Oysa nefsin arzularını tatmin etme amacını taşıyan makam mevki hırsının insana sağladığı hiçbir fayda yoktur…

İnsanların sadece Allah’ın rızasını hedefleyerek, ahiret yurdu için ihlasla çaba sarf etmelerini engelleyen nedenlerden biri, dünya hayatında makam, mevki, şöhret gibi değerlere olan düşkünlükleridir. Oysa maddi imkânlar, mal ya da mevki insana ahiret hayatında hiçbir şey kazandırmaz. Allah Kuran’da, insanlar arasındaki üstünlüğün bulundukları makama ya da mevkiye göre değil, yalnızca takvaya göre olduğunu bildirmiştir:

“Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.” (Hucurat Suresi, 13)

Bu gerçeği göz ardı eden insanlar ise hem dünyada hem de ahirette büyük bir kayba uğrarlar.

Makam, mevki hırsı, imanın önündeki en büyük engellerden biridir. Çünkü bu hırs sadece dünya hayatı ile sınırlıdır ve ahirete yönelik hiçbir amaç taşımaz. Bu sebeple de sadece nefsin arzularını ve büyüklük gururunu besler. Makam sahibi olmayı isteyen insanların bir tek hedefleri vardır. Bu da dünyada güç sahibi olmak, herkes tarafından tanınmak ve saygı görmek, daha iyi imkanlara kavuşmak, sahip olduğu imkanları da yine kendi nefsinin isteklerini tatmin etmek için kullanmak… Bazı kişilerin makam hırsının temelinde ise aşağılık kompleksleri yatar. Bu kişiler fiziksel görünümlerini beğenmedikleri veya geçmişlerinde ezik, aşağılanmış bir hayat yaşadıkları için makam sahibi olmayı isterler. Komplekslerini, kendilerince önemli gördükleri makamlarının arkasına sığınarak beslemeyi, bu şekilde gururlarını tatmin etmeyi isterler.

Bu kişiler kendilerine göre batıl bir inanç geliştirmişlerdir. Bu batıl inancın temel felsefesi nefislerin ilahlaştırılmasıdır. Bu gibi kişiler nefislerinin arzularını tatmin edebilmek ve istedikleri makama ulaşabilmek için sınır tanımaz bir pervasızlık içine girerler. Bunun için Allah’ın yasakladığı pek çok günahı işleyebilir, koyduğu sınırları rahatlıkla aşabilirler. İstedikleri mevkiyi elde etmek için insanları basamak olarak kullanacaklarından, gerektiğinde onlara yaranmak için herşeyi yapabilir; sahte bir saygı ve sevgi gösterebilir, yalan söyleyebilir, hırsızlık, dedikodu yapabilir, çeşitli entrikalar düzenleyerek masum insanlara iftira atabilir, hatta zina gibi bir harama bile girebilirler. Kimi insanlar ise bu tür ahlakdışı eylemlere girmez ve sadece çalışarak istedikleri mevkiyi elde etmeye çalışırlar, ancak bu gibi kişileri de hırsları öylesine etkilemiştir ki basiretleri kapanarak, onlara hayatlarının gerçek amacını unutturmuştur. Yüce Allah, bu kişilerin içine düştükleri durumun kendilerine yarar sağlamayacak boş bir hedef olduğunu şöyle bildirir:

“Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun. İlerde bileceklerdir.” (Hicr Suresi, 3)

En Güzel Makam Ahirette Elde Edilir

Makam ve mevkinin üstünlük sağlayacağı inancı kendi nefsini put edinen, Kuran ahlakından uzak yaşayan kişilere ait bir yanılgıdır. İmanı kavrayan müminler ise nefislerinin bu yöndeki isteklerine itibar etmez, üstünlüğü ihlâsta ve samimiyette ararlar. Çünkü bu gibi arzulardan arınan bir insanın dünyada kazanılacak tüm makamların üzerinde bir makama eriştirileceğini, gerçek onur ve şeref sahibi olacağını bilirler. Bu durum Kuran’da şu ayetle bildirilmiştir:

“Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi ‘onurlu-üstün’ bir makama sokarız.” (Nisa Suresi, 31)

Bu onurlu ve üstün makama layık olabilmek için iman eden bir kimsenin yapması gereken, aşağıdaki ayette hatırlatılan gerçeğin şuuruna varmasıdır:

“Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah’ındır. Güzel söz O’na yükselir, salih amel de onu yükseltir…” (Fatır Suresi, 10)

İzzetin gerçek sahibi Allah’tır ve kişiye en üstün makam olan cenneti kazandıracak olan tek şey de salih olan yani ‘ihlâsla yapılan ameller’ dir.

 


Selam ve Dua ile..

Serkan CİHAN

Etiketler
İlgili Yazılar